22 Nisan 2020

Tüketici Hukuku’nda haksız şartların tespiti ve denetimine ilişkin usul ve esaslar “6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ve “Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlenmektedir.

Tüketiciler, satıcılar, hizmet sağlayıcılar ve girişimciler için “haksız şart kavramı ve hukuki unsurları”, “tüketici sözleşmelerinde haksız şartların tespitine yönelik mekanizmalar” ve “haksız şart niteliğindeki sözleşme maddelerinin hukuki durumu” konularının önemi her geçen gün daha da artmaktadır.

  1. Haksız Şart Nedir?

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (“Kanun”) ile Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik (“Yönetmelik”) kapsamında haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartları olarak tanımlanmıştır.

Tüketici ile kurulan sözleşmelerde yer alan bir maddenin “haksız şart” olarak kabul edilebilmesi için;

  • tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dahil edilmesi,
  • tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olması

unsurlarının bir arada bulunması gerekir.

Dolayısıyla, tüketiciyle müzakere edilmeksizin tek taraflı olarak belirlenmiş olsa bile, dürüstlük kuralına aykırı olmayan ve tüketici aleyhine dengesizliğe yol açmayan bir sözleşme maddesi “haksız şart“ olarak değerlendirilemeyecektir. Bu doğrultuda; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 08.07.2014 tarihli 2014/22473 E., 2014/23099 K. sayılı kararında “bankaların kredi borçlusuna hayat sigortası yaptırmasındaki asıl amacının, kredi borcunu teminat altına almak olduğu ve hayat sigortası nedeni ile kredi borçlusunun belli bir prim borcu altına girdiği anlaşılmakla birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında kredi borçlusu tüketicilerin de bir menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında tahsil edilen hayat sigorta primlerine ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır.” şeklinde hüküm tesis etmiştir. Aynı şekilde, komisyon oranının sözleşme içeriğinde gösterilmesi ve makul bir gerekçeye dayalı olarak komisyon artırımı talebini müşterilere bildirilerek rızalarının alınması şeklindeki uygulamalar, satıcılar, hizmet sağlayıcılar veya girişimcilerin dürüstlük kuralına uygun davrandığı ve haksız şart niteliği bulunmayan örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öte yandan, tüketici ile kurulan sözleşmelerde yer alan bir hükmün “haksız şart” olup olmadığı bakımından önem arz eden bir başka husus, Kanun’un 5 inci maddesinin 7 nci fıkrası ile Yönetmelik’in 6 ncı maddesinin 2 nci fıkrasında “sözleşme şartlarının haksızlığının takdirinde, bu şartların açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olmak koşuluyla, hem sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal veya hizmetin piyasa değeri ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki dengeye ilişkin bir değerlendirme yapılamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenle, sözleşmenin herhangi bir hükmünün “haksız şart” olup olmadığı bakımından, tarafların birbirlerine karşı olan asli edim yükümlülükleri hakkında değerlendirme yapılması yahut mal veya hizmetin piyasa değeri ile sözleşmede belirlenen bedel arasında bir karşılaştırma yaparak sözleşmede dengeli/doğru fiyat tespit edilmediği gerekçesiyle sözleşmenin ilgili hükmünün “haksız şart” olarak nitelendirilmesi hukuken mümkün olmayacaktır.

Hangi hallerin “haksız şart” teşkil edeceği Yönetmeliğin ekinde ayrıca ve açıkça düzenlenmiş olmakla birlikte, Yönetmelikte sayılan haksız şartlar hukuken “numerus clausus” (sınırlı sayıda) değildir. Bu nedenle sözleşmede bulunan şartların haksız şart olup olmadığı her bir somut olay özelinde hukuken ayrıca değerlendirilmektedir. Bu noktada, tüketici sözleşmelerinde haksız şartların tespitine yönelik idari denetim ve yargısal denetim mekanizmalarının neler olduğu ve hukuki uygulama alanının önemini ortaya koymak gerekir.

  1. Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartların Tespitine Yönelik İdari Denetim ve Yargısal Denetim Mekanizmaları

Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin uygulama alanı itibarıyla, sadece tüketicilere karşı kullanılan genel işlem koşullarının denetlenmesi imkanı getirilmiş, buna karşılık tüketici olmayanlar özellikle tacirler arasında kullanılan genel işlem koşullarının denetimi düzenleme alanı dışında bırakılmıştır.

Tüketici sözleşmelerinde haksız şartların tespitine yönelik denetim mekanizmasına ilişkin ayrıntılı düzenleme “Haksız Şartların Denetimi” başlığı altında Yönetmelik madde 8’de yer almaktadır. Buna göre; Ticaret Bakanlığı,  genel olarak kullanılmak üzere hazırlanmış sözleşmelerde yer alan haksız şartların, sözleşme metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri almakla yükümlü kılınmıştır.

Bu doğrultuda;

  • Tüketici sözleşmelerinde haksız şartların yer alması durumunda, bu şartların sözleşme metninden çıkarılması için sözleşmeyi düzenleyene Ticaret Bakanlığı tarafından 30 gün süre verilir. Bakanlık gerekli gördüğü hallerde bu süreyi 90 güne kadar uzatabilir.
  • Ticaret Bakanlığı tarafından verilen sürenin bitimine kadar, sözleşmeyi düzenleyen tarafından haksız şartların sözleşme metninden çıkarılmaması halinde, aykırılığın tespit edildiği her bir sözleşme için Kanunun 77 nci maddesi idari para cezası[1] uygulanır.

Bu düzenleme ile kanun koyucu tarafından Ticaret Bakanlığına idari denetim yetkisi verilmektedir. Ancak bu yetki, tüketici sözleşmeleri hakkında Ticaret Bakanlığına yapılması muhtemel bir şikayet ya da Ticaret Bakanlığı’nın şikayet konusu bir durumdan re’sen haberdar olması halinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla müzakere edilmemiş hükümleri içeren ve bununla birlikte tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşmelerin Ticaret Bakanlığı onayından geçmesi ve bu bağlamda Ticaret Bakanlığı onayının alınması söz konusu değildir.

Yukarıda yer alan idari denetim mekanizması dışında, haksız şartların tespiti, önlenmesi veya durdurulmasına yönelik yargısal denetim mekanizması Kanun’un 73 üncü maddesinin 6 ncı fıkrası kapsamında “Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile Ticaret Bakanlığı; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler dışında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve Kanun’a aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilir.” hükmü ile ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir. “Haksız Şart Denetimi” olarak adlandırılan söz konusu yargısal denetim mekanizmasını düzenleyen bu Kanun hükmünde, haksız şartlara karşı hem dava açabilecek kişiler açıkça belirtilmiş hem de açılabilecek dava türleri de tek düzenlenmiştir. Haksız şartlarla ilgili açılabilecek davalar, sadece haksız şartların kullanılmasının önlenmesi davası değil, bu şartların kullanılmasının önlenmesi veya durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı alınması ile haksız şartların tespiti, önlenmesi veya durdurulması şeklinde farklı seçeneklerin sunulduğu kapsamlı bir düzenlemeye sahiptir.

  1. “Haksız Şart” Niteliğindeki Sözleşme Hükümlerinin Hukuki Durumu

Kanun’un 5 inci maddesinin 2 nci fıkrası ile Yönetmelik’in 7 nci maddesi uyarınca “Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.”.

Bu hükümde yer alan “kesin hükümsüzlük” ifadesi, sözleşmelerde bulunan haksız şartların tüketici için hiçbir bağlayıcılığının olmadığı, dolayısıyla hukuki sonuçları bakımından da hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağı anlamına gelmektedir. Aynı hükümde sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümlerinin geçerliliğini koruyacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla sözleşmenin geri kalan hükümleri, haksız şart içeren hükümlerden etkilenmeyeceği ve sözleşme geçerliliğini devam ettireceğinden söz konusu hükümsüzlük halini “kısmi hükümsüzlük” olarak nitelendirilmesi hukuken mümkündür.

---

[1] 2020 yılı itibarıyla söz konusu idari para cezası tutarı 415 TL’dir.

CLIENT ALERT


For further information, please contact:


YAYLA ALTUFAN KONUKÇU
Attorneys at Law
+ 90 (212) 236 36 44
[email protected]
www.yaklaw.com

Levent Mah. Sülün Sok. N.23
34330, Beşiktaş/Istanbul

Bu yayın, hukuki gelişmelere ilişkin genel ve limitli bilgi içermektedir. Bu yayın, hukuki görüş ve yönlendirme içermemektedir ve bu şekilde yorumlanmamalı ve kullanılmamalıdır.