Anayasa Mahkemesi, 31125 sayılı ve 12 Mayıs 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan karar ile rüzgâr enerji santrali projesi için verilen “çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir” kararının iptali istemiyle projeye yakın alanlardaki taşınmazların malikleri tarafından açılan davanın, “menfaat koşulu” bulunmadığı gerekçesiyle dava ehliyeti yokluğundan reddedilmesini, Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul etmiştir.
Başvurucular Aydın İli, Söke İlçesi, Savuca Mahallesi’nde bulunan taşınmazlarına yakın olan bir alana yapılacak olan Söke-Çatalbük Rüzgar Enerji Santrali (“RES”) Üretim Tesisi projesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen 21 Mart 2008 tarihli “çevresel etki değerlendirmesi (“ÇED”) gerekli değildir” kararının iptali istemiyle Aydın 2. İdare Mahkemesi’nde (“Yerel Mahkeme”) dava açmıştır.
Yerel Mahkeme açılan davada; (i) konu RES projesinin Söke İlçesi Yenidoğan ve Akçakonak mahallelerinde bulunan taşınmazları kapsadığını, (ii) başvurucuların taşınmazlarının ise Savuca Mahallesi’nde bulunduğunu, (iii) başvurucuların projenin yapılacağı yerde taşınmaz sahibi olmadığını bu nedenle de kişisel ve güncel menfaatlerinin ihlal edilmediğini ifade etmiştir. Bu kapsamda, davanın, dava ehliyeti yokluğundan reddedilmesine karar vermiştir.
Başvurucular tarafından söz konusu karara karşı kanun yoluna başvurulmuş ise de Danıştay 14. Hukuk Dairesi oyçokluğu ile ehliyet yönünden davanın reddine ilişkin kararın onanmasına karar vermiştir. Onama kararına karşı azınlık şerhinde; bölgedeki RES’lerin (i) doğal yaşamı etkilediği, (ii) yöre halkının geçim kaynağı olan pamuk üretimine zarar verdiği, (iii) insan ve yaban hayatını olumsuz etkilediği iddiaları nedeniyle başvurucuların menfaat ilgilerinin ve dolayısıyla dava ehliyetlerinin var olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Başvurucular, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne (“Mahkeme”) bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
Mahkeme başvurucuların iddialarını, Anayasa’nın 36. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (“AİHS”) 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı bağlamında değerlendirmiştir.
Mahkeme, davacıların mülklerinin proje sahasına yakın olması veya kullanım amacı gibi öznel koşulları dikkate almaksızın, proje sahasında mülkü olmayanların – projeye yakın sahada mülkü olsa bile – projeye karşı hiçbir durumda dava açamayacakları yönünde kategorik bir yaklaşımda bulunulmasının sonuçlarını değerlendirmiştir. Mahkeme oyçokluğu ile bu yaklaşımın, başvurucular gibi proje kapsamında olmamakla birlikte, projeden etkilenme potansiyeli bulunan kişilerin dava açmalarını imkânsız hale getirdiğinden başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin orantısız olduğu ve bu hakkı kullanmayı imkânsız hale getirdiği sonucuna varmıştır.
Bu doğrultuda Mahkeme, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğine, ihlalin ortadan kaldırılması için dosyanın Yerel Mahkeme’ye gönderilmesine karar vermiştir.
İdarenin tek taraflı eylemlerine karşı Mahkeme kararında olduğu gibi menfaat koşulunun geniş yorumlanarak, bu kriterlerin derece mahkemesi kararlarına yansımalarını görmeyi umuyoruz.